Penaltı şampiyonu İtalya’nın başarı öyküsü

1994 yılında ABD’de Harvard Üniversitesi’nde yaz dersleri alırken denk düşmüş, Boston’da İspanya–İtalya çeyrek finalini seyretmiştim. Geçenlerde (11 Temmuz) sonuçlanan Avrupa Futbol Şampiyonası bana 94’teki Dünya Kupası’nı çağrıştırdı. Tabii bir farkla. Bu defa finalde penaltılarla kazanan İtalya oldu.

1994 yılındaki Dünya Kupası’nda İtalya çeyrek finalde İspanya’yla karşılaşmasından 2-1 galip ayrılmış, finalde Brezilya’ya penaltı atışları sonucunda elenmişti. İtalyan takımının o dönemki yıldızı Roberto Baggio kaçırdığı penaltıyla İtalya’nın finalde dünya şampiyonluğunu kaybetmesine sebep olmuş ve büyük yıkım yaşamıştı. Detayları anlamak için Roberto Baggio’nun Netflix’te yayınlanan “Baggio, İlahi At Kuyruğu”  başlıklı belgeselini izlemenizi tavsiye ederim.

1994 yılındaki turnuvada da İtalya bana göre bu kupayı hak etmemişti. Zaman zaman iyi oynuyorlardı. Örneğin izlediğim İspanya maçında İtalya hak ederek iki güzel golle maçı almıştı. Ancak ilk maçında İrlanda’ya yenilmiş, sonra grup maçlarında Norveç’i tek farkla geçmiş ve Meksika’yla 1-1 berabere kalmıştı. Gruptan zar zor çıkan İtalya, önce Nijerya’yı, sonra İspanya’yı ve en sonunda da Bulgaristan’ı hep aynı skorla, 2-1 yenerek finale uzanmıştı. Finalde ise turnuvanın favorisi Brezilya iyi geçirdiği bir turnuvayı penaltılarla kazanmış ve son noktayı koymuştu. Brezilya 94’teki turnuvada finale gelene kadar oynadığı bütün takımlara üstünlük sağladı. Sırasıyla Rusya, Kamerun, ABD, Hollanda, İsveç, İtalya’yı yendiler. Burada dikkat çeken İsveç maçlarıydı. Gruptan çıkmayı garantiledikten ve İsveç’le berabere kaldıktan sonra (turnuvadaki tek beraberlikleri) yarı finalde tekrar karşılaşıp 1-0 yenmişler ve finale uzanmışlardı.

Türkiye maçı ile başlayan galibiyet serisi

Avrupa Şampiyonası’nda ise İtalya takımı, 94’te zaman zaman parlayan futbollarının aksine her maça asıldılar ve ellerinden geleni yaptılar. Hepimizin içini acıtan ilk oynadıkları Türkiye maçında memleketimizin takımını adeta sahadan süpürdüler, kendi sahamızdan bile çıkamadık. Şahsen ülkesiyle her zaman gurur duyan biri olarak bu maçtan utandım. Son yıllarda hiç bu kadar ezildiğimizi hatırlamıyorum. Başkalarının söylediğinin aksine, o maçta kalecimiz Uğurcan Çakır’ın yüksek performansı olmasaydı, o maç 8-0 da bitebilirdi. Oynadığımız oyun utanç vericiydi. Umarım Dünya Kupası elemelerinde toparlarlar.

Bu arada bu ilk maçta İtalyan futbol takımının hep beraber büyük coşkuyla milli marşlarını söylemelerini, sonrasında da oynadıkları baskılı futbolu gördükten sonra kendi kendime ‘İtalya en kötü ihtimalle yarı finale çıkar, turnuvayı iyi bir yerde bitirecekleri kesin’ demiştim.

İtalya başarılı grafiğini İsviçre maçında da sürdürerek İsviçre’yi de aynı skorla 3-0 yendi, sonrasında da formalite maçı yaptığı Galler karşısında 1-0 galip gelerek açık ara farkla grup lideri olarak bir üst tura yükseldi. Bir üst turda Avusturya’yı ve sonraki çeyrek final karşılaşmasında Belçika’yı aynı skorla 2-1 yenerek yarı finalde İspanya’nın karşısına çıktılar (evet, İtalya 94’teki Dünya Kupası’nda da 2-1’lik skorlara aşinaydı).

‘Tiki taka’ya karşı tam defans

Ne yalan söyleyeyim, ben bu turnuvada Türkiye’den sonra İspanya’yı tutuyordum. Nesil değişimi yaşayan İspanya kötü başladığı turnuvada sürekli ivme artırarak İtalya’nın karşısına çok güçlü çıktı. Nitekim bana göre İspanya bu maçı kazanmayı hak etmişti. Bunu topla oynama oranları, bulduğu net pozisyonlar ve İtalya’nın oyunu geride kabul etmesinden dolayı söylüyorum. İtalya bu maçta herkesin alışık olduğu meşhur defansif futbolunun inceliklerini sergiledi. Turnuva genelinde ‘İtalya farklı oynuyor’ dedirten futbollarının aksine orijinal ayarlarına döndüler ve ful defans yaptılar. Belki de akıllılık ettiler ve ‘tiki taka’ futbolu oynayan İspanya milli takımıyla topa sahip olma konusunda başa çıkamayacaklarını hesaplayıp oyunu geride ve kontrollü kabul ettiler. Sonuç da aldılar. Bir önceki maçında penaltılarla İsviçre’ye üstünlük sağlayan İspanya’yı bu sefer yarı finalde penaltılarla geçtiler ve İngiltere’nin karşısına çıktılar.

Final maçı dengeli geçti. Mücadale seviyesi yüksekti. Maçı kesinlikle İtalya ya da İngiltere hak etti diyemem ama İngiltere’nin öne geçtiği maçı bırakmayan İtalyanlar önceki maçlardaki gibi mücadelelerini sonuna kadar sürdürdü. Normal süresi 1-1 biten maçı penaltı vuruşları sonucunda 3-2 İtalya kazandı. Maçın özetini https://www.trtspor.com.tr/videolar/euro-2020-final-italya-ingiltere-ozet-43832.html linkinden izleyebilirsiniz.

“It’s Coming Rome”

Sonuç olarak Avrupa Kupası için meşhur “Football’s Coming Home” şarkılarını kullanan İngilizler kupayı Wembley’de kazanacaklarını düşünüyorlardı ki bu hayallerine çok yaklaştılar. Ancak İtalyanlar hem normal sürede hem de penaltı atışlarında geriye düştükleri maçı kazanıp kupayı ülkelerine götürmeyi başardılar.

Sonunda da “It’s coming home” nakaratı olan şarkıyı “It’s Coming Rome” diye değiştirdiler. Yani kinayeli bir şekilde “kupa eve geliyor” yerine “kupa Roma’ya geliyor” dediler. Bonucci’nin maç sonundaki “it’s coming Rome” coşkusunu https://www.youtube.com/watch?v=NKxK4B0tiLI  linkindeki videodan izleyebilirsiniz.

İtalya kupayı hak ederek kazandı. Dünya kupasında da Mancini önderliğinde benzer bir performans bekliyoruz. Darısı çok umutlu olmasak da milli takımımızın başına.

Bonus:

“İtalya’ya devlet nişanı verilecek” haberi:
https://tr.sputniknews.com/spor/202107161044984071-avrupa-sampiyonu-italya-milli-takimina-devlet-nisani-verilecek/

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için