Baharı müjdeleyen manolya ağacı

Bebek yokuşundan inerken sahile yaklaştığınızda İstanbul’un tarihi köşklerinden birinin bahçesindeki muhteşem manolya ağacını açmış görürseniz bilin ki bahar artık gelmiştir. Çocukluğumun ve ergen dönemlerimin geçtiği bu tarihi beyaz köşkün ve bahçesindeki manolya ağacının bendeki anlamı ise benliğimi oluşturan mutlu çocukluk döneminin sembolleri olmalarıdır.

Sahile doğru inerken, bir ilkokulun yan tarafında, kilisenin karşısında yer alan bu harika köşkün bahçesindeki manolya ağacının olanca ihtişamıyla açmış olduğunu gördüğünüzde baharın geldiğinden emin olabilirsiniz.  O ağacı ne zaman açmış şekilde görsem içim hep coşkuyla karışık bir sevinçle dolar.

İçime bahar sevinci dolmasının ötesinde 10 yaşındayken İstanbul’un Anadolu yakasından taşınıp yaşadığımız bu beyaz köşkte yüzlerce anım var. Ağacı her görüşümde bahçesinde bulunduğu beyaz köşkteki anılarım gözümün önüne gelir.

İstanbul’un Anadolu yakasında İlhami Ahmet Örnekal İlkokulu’ndan mezun olduktan sonra Çiftehavuzlar’daki evimizden bu muhteşem köşke taşınmıştık. Hayatımın dönüm noktalarından biriydi bu taşınma. Annemle babam o yıl boşanmış olduğundan ikizim Baran’la bu evde babaannemle birlikte büyüdük. Evin en üst katında Manolya ağacına bakan taraftaki odayı ben almıştım. Baran da jest yapıp evin diğer tarafında nispeten daha küçük olan odayı seçmişti. Boğaz manzarasının altında muhteşem şekilde açmış manolya ağacının yarattığı duyguyu size kelimelerle anlatamam. Sadece benim açımdan “neşe doluyor insan” gibi bir hissiyatla baktığım manolya ağacı her açtığında ilk yaptığımız şey evin terasına çıkıp bunu kendi aramızda kutlamak olurdu. Kutlama derken, beş çayı için terasa çıkmamız ve bu muhteşem ağacın önünde ailecek ve/veya arkadaşlarımızla sosyalleşmemizden söz ediyorum.

Çağrışan sayısız anıdan bazıları…

O yüzden baharı müjdeleyen manolya ağacı benim için aynı zamanda ailemle ve dostlarımla geçirdiğim kaliteli ve güzel zamanları simgeliyor. Ağacın ilk açışını her gördüğümde yüzüme bir gülümseme yayıldığını görebilirsiniz.

O harika evin bahçesinde ikizim Baran’la tek potada basketbol oynamamız, garaj kapısını kale yapıp futbol oynamamız, ilk köpeğimiz Charlie olmak üzere evdeki diğer köpeklerimiz, ördek yetiştirmemiz, giriş katındaki oyun odasında ikizimle ve arkadaşlarımızla oynadığımız oyunlar, masa tenisi müsabakaları, her pazar halalar ve amcaların da (tabii kuzenlerimizle birlikte) babaannemi ziyaret etmesiyle gerçekleşen geniş aile buluşmaları, bahçesinde bulunan ve hiç durmadan akan çeşmedeki suyu her yorulduğumuzda kana kana içmemiz, arkadaşlarımızı davet ettiğimiz doğum günü partilerimiz, sabah 8’de çalan Yunan Ortodoks kilisesinin çanını her duyuşumuzda evden çıkıp okula gitme vakti geldiğini anlamamız, babaannemin ve Antep mutfağı konusunda sonraları yetiştirdiği Esma Abla’nın muhteşem yemekleri, babaannemin Anadolu’dan gelen akrabalarıyla eğlenmemiz, okuldan gelir gelmez 5 çayını içerken evde yapılmış çikolatalı bisküvi pastası yememiz ve aynı zamanda o dönemin popüler çizgi filmi He-Man’i (gölgelerin gücü adına!) seyretmemiz aklıma ilk gelen ve beni gülümseten muhteşem anılardan bazıları... Bu ortamı yarattığı için babama müteşekkirim. Ayrıca başta babaannem ve ikizim Baran olmak üzere tüm akrabalarıma ve arkadaşlarıma çocukluğumda ve ergenliğimdeki tüm güzel anılar teşekkür ederim. Gerçekten güzel günlerdi.

Mehmet Yılmaz da o ağaca âşık

Bu ağaçla ilgili benzer hisleri yazar Mehmet Yılmaz da taşıyor. Tabii evin içinde yaşamamış olmasına rağmen ağacın güzelliği onu da mest etmiş durumda. Daha evvel de manolya ağacımızla ilgili yazılar kaleme almıştı. Bu sene de adetten diyerek tekrar güzel bir yazı yazmış. “Koklamaya kıyamam benim güzel manolyam” başlıklı bu güzel yazısını da sizlerle bu vesileyle paylaşmak isterim: https://www.t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz-hafta-sonu/koklamaya-kiyamam-benim-guzel-manolyam,34879. Kendisine de bu güzel yazılarıyla muhteşem manolya ağacımızı andığı için ayrıca teşekkür ederim.

Geçen senelerde yazar Mehmet Yılmaz’ın farklı mecralarda manolya ağacımızla ilgili yazdığı yazıları hatırlatmak isterim.

2018 yılında Hürriyet Gazetesi’nde kaleme aldığı “Sevgilinize sarılın, baharı hissedin” başlıklı yazısı: https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz/sevgilinize-sarilin-bahari-hissedin-40775584

2019 yılında blog’unda ve T24’te kaleme aldığı “Sevgilinize sarılın, bir bahar daha göreceğiz” başlıklı yazısı: https://mehmetyyilmaz.com/t24-hafta-sonu/sevgilinize-sarilin-bir-bahar-daha-gorecegiz/


Bir de tabii bizim manolya ağacı gibi İstanbul’un birçok sembol ağacı var. Bu konuda İstanbul’un anıt ağaçları adlı podcast’i dinlemenizi tavsiye ederim: https://open.spotify.com/episode/4R5FcRtBoANXS9dgkqgqx7?si=6bef4b5f1f144d75&utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=%F0%9F%92%8A+Muharrem&nd=1

Gerçekten muhteşem bir şehirde yaşıyoruz. Kıymetini çoğu zaman bilemediğimiz İstanbul’umuzun ağaçları ve doğası da ayrı güzel. Çocukluğumda bu güzelliklerin keyfini doya doya yaşadığıma şükrediyorum. Ancak bizim çocuklarımız bizler kadar şanslı değil ne yazık ki. Yaşam koşullarının her sene biraz daha zorlaştığı bir dönemin içindeyiz. Doğanın katledilmesi de bu zorlaşan koşulların ana etmenlerinden.

Örneğin baharın habercisi manolya ağacı diyoruz ya. O ağaçlar da doğada neler olduğuna şaşırmış durumdalar. Baharın geldiğini düşünüp o muhteşem pembe-beyaz çiçeklerini açıyorlar sonrasında hava bir anda tekrar soğuyor ve kış iklimi ortaya çıkıyor. Çocukluğumda bahar geldikten sonra birkaç ay İstanbul’un en güzel mevsiminin tadını çıkarıp yaz mevsimine girerdik ve hava iyiden iyiye ısınırdı.

Manolya ağacımıza sözüm olsun

İklim değişikliğini yaşadığımız bugünlerde ise mevsimler birbirinin içine geçmiş durumda. Bahara giriyorsunuz, sonra tekrar kışa dönüyor, yaz ayına giriyorsunuz hava bir anda sonbahar ve hatta kış gibi soğuyor, ciddi yağmur yağıyor, bir hafta sonra tekrar yaz koşullarına dönüyor ya da kış aylarının içinde hava bir anda yaz gibi çok ısınabiliyor. O yüzden baharın habercisi o muhteşem manolya ağacı bile neler olduğunu anlayamıyor, kafası karışıyordur.

Bu dünyayı bizler mahvettik, çocuklarımızın, torunlarımızın ve gelecek nesillerin bizler gibi Dünyamızın güzelliklerinden mahrum kalmamalarını sağlamak yine bizim elimizde. O yüzden her zaman söylediğim gibi hiç vakit kaybetmeden yeşil dönüşümü tam gaz gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Manolya ağacımıza sözüm olsun, eski güzel günlere dönebilmek ve gelecek nesillerin bu güzellikleri yaşayabilmelerini sağlamak için elimden geleni yapmaya devam edeceğim. Geçmişte yaşadığım zorlukların bittiği, yeni bir sayfa açtığım bir döneme giriyorum, bundan sonra yıllardır savunduğum değerler için sonuna kadar gitme vakti.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için