“Turkia” kampanyam karşılığını bulmaya başladı

Geçen sene Nisan ayında “Ülkemizin İngilizce adı Turkia olmalı” başlıklı yazı kaleme almıştım. Bu yazı sonrasında çok farklı tepkiler geldi, genelde destek mesajlarının yanında eleştirenler de oldu. Bugün geldiğimiz noktada Turkia’nın sadece yazılarda değil, ürünlerin de üzerine “Made in Turkia”  ibaresinin koyulmaya başlandığını görmek beni mutlu ediyor.

Geçen sene başlattığım kampanyamda daha henüz yolun başındayız. Bir gün herkes İngilizce “Turkia” ibaresini kullanacak. Öncelikle bu konuda yazdığım makalenin linkini vereyim: https://www.serhansuzer.com/tr/ulkemizin-ingilizce-adi-turkia-olmali

Bu yazının konuyu mantık çerçevesinde açıklayan en can alıcı kısmını hatırlatma amaçlı tekrar paylaşıyorum:

Sonu –ia ile biten ülkeler çoğunlukta

İngilizce’de -ia eki Türkçe’deki -istan ekinin muadilidir. Yani bir ulusun veya etnik kökenin sonuna -ia getirdiğiniz zaman “onun ülkesi” tanımlamasını yaparsınız. Örnek vermek gerekirse Bulgaria, Bulgar’ın ülkesi, Malaysia, Malay’ların ülkesi anlamında kullanılır. Bütün dünyada bu böyledir. Size birçok örnek daha verebilirim:

Albania, Algeria, Armenia, Australia, Austria, Bosnia, Bulgaria, Croatia, Estonia, Georgia, India, Indonesia, North Macedonia (Yunan arkadaşlarım kızmasın), Malaysia, Mongolia, Nigeria, Romania, Russia, Saudi Arabia, Serbia, Syria ve burada sayamadığım daha birçok başka ülke.

Adı “ia” ile biten ülkeler arasına eklenen en güncel örnek “Czechia” yani Çekya. Onlar uzun uzadıya “Czech Republic” yerine “Czechia”yı dünyaya kabul ettirebildilerse, biz neden yapamayalım?

Turkia da “Türk’ün ülkesi” tanımlaması yapıyor. Şimdi “Bizler dünya vatandaşıyız, etnik kökene bağlı bir isminin belli bir coğrafyayı nitelemesine karşıyız” diyenler veya “Türkiye’de Türkler dışında Kürtler, Çerkezler, Boşnaklar gibi 70’ten fazla etnik köken var. Sadece Türk’ün ülkesi demek olmaz” şeklinde yaklaşanlar da çıkabilir. Bu eleştirilere kısmen katılıyorum. Ancak şöyle de bir gerçek var. Bu ülke küllerinden 1923’te kurulduğunda, hatta öncesinde yüzyıllarca bu toprakları yönetmiş Osmanlı İmparatorluğu, onun öncesinde Selçuklular ve daha birçok Türk beylikleri bu toprakları yüzyıllardır yuvaları olarak belirlemişler ve bu toprakların sahibi olmuşlardır. Dünyada çoğunluk olan etnik köken grupların isimlerinin sonuna -ia ekleleyip isim koyma eğiliminden varsayarsak, bu topraklar da da resmi dilin Türkçe olduğu gerçeğini kabul edersek, memlekete bıyık altından dalga geçen “Turkey" yerine “Turkia” demenin ne kadar doğru olduğunu tespit edebiliriz.

Ayrıca kendi dillerinde direkt “Turkia” diye yazan ve yazıldığı gibi telaffuz eden dil Baskçadır. İspanya’nın kuzeyinde yerleşik Baskların dışında Latin kökenli birçok dilde Türkiye, “Turkia” diye okunur, sadece yazılışları biraz farklıdır. Örneğin İspanyolca’da Türkiye, “Turquia”, İtalyanca “Turchia” diye yazılır, ancak her ikisi de “Turkia” diye okunur.

Bu yazıdan sonra büyük çoğunluktan olumlu geri dönüşler aldım. Dünyayı gezmiş, görmüş, en az bir yabancı dile hakim, seyahat tecrübesi olan ve herhangi bir kompleksi olmayan herkesten büyük destek geldi. Esasında ülkemize hindi veya hindiye ülkemizin isminin telaffuz edilmesinin anlamsızlığını biraz muhakeme gücü olan tüm dünya vatandaşlarımız dillendiriyorlardı.

Tabii eleştiriler de geldi. Bunlardan bazıları dozajı abarttı. Hatta bu durumdan mustarip olduğum için bu garip eleştirilerle ilgili de bir yazı kaleme aldım. Bunun da linkini hatırlatmak için paylaşıyorum: https://www.serhansuzer.com/tr/egitimli-kesimin-yetersizligi-ve-kisilik-sorunlari

Genelde gelen eleştirileri 3 ana başlıkta toplayabiliriz. Bu eleştirileri yapanları da resmi daha net anlatabilmek için kategorize edeceğim:

1) Statükocular

Bu statükocular “Turkey ismi kalsın, neden bu işlerle uğraşıyorsunuz? Ben Turkey demeye devam edeceğim” diyorlar.  Yakın çevremde bile statükoculardan var. Onlarla bu konuyu artık tartışmıyorum bile. Hatta yukarıda linkini verdiğim makalemde paylaştığım gibi bazıları daha da ileri gidip şu yorumları yapıyorlar (benim de onlara verdiğim cevapları altında bulabilirsiniz):

- Varsın bize hindi desinler, ne olacak? Bu bizim marka değerimizi etkiler mi?

Etkiler. Neden kendimize batı kültüründe gürültücü bir hayvan olarak tanımlanan ve en çok dalga geçilen bir hayvanla kendimizi özdeşleştiriyoruz?

Sen kendi ülkene hindi demeye devam edebilirsin, bu senin sorunun ancak ben kendi ülkeme hindi denmesini istemiyorum. Vatanımla ve insanlarımla dalga geçilebilecek bir unsurun orada olmasını istemiyorum. Bu kadar basit.


- Hem ‘Turkey’ deyince hindi anlamanız sizin sorununuz. Bizim memlekette bir sürü sorun varken bunlarla mı uğraşacağız?

Evet uğraşacağımız sorunlardan biri de budur. Ülkemizin sorunlarını çözüme kavuşturmak için gayret ederken bir yanda da en temel olan şeyi; Ülkemizin İngilizce ismini (ki İngilizce içinde yaşadığımız dönemde dünya lisanı haline gelmiş durumda) değiştirmemiz gerekir.

-
Öyle gelişmişlik seviyesine gelelim ki İngilizler bize hindi derken şapka çıkartsınlar.

Hem gelişmişlik seviyemizi arttıralım hem de saygı duyulacak kulağa hoş gelen bir isimle anılalım. Bu ikisi farklı konular. Ancak kullanılan ismin de insanlar ve öğeler üzerinde etkisinin olduğunu bilelim.

2) Irkçılar

Şu yorumlara da rastladım. Yunanlıların ve Arapların bize tabirlerini neden kullanalım?

Ülkemizde yüzyıllarca aynı topraklarda yaşadığımız bu iki komşu coğrafyadakilere düşmanlık besleyenler var. Herkesin önyargısı ve negatif düşünceleri kendisini bağlar. Öncelikle şunun altını çizmek isterim. Her ülkenin genel bir karakteristiği olsa bile o ülkelerdeki bireylerin farklı karakterleri ve düşünce yapısı olabiliyor. Aynı aileden bile çok farklı karakterler çıkabiliyor. O yüzden Araplar şöyledir veya Yunanlılar böyledir gibi bir düşünce yapısının doğru olmadığını söyleyebiliriz. Her yerde iyi insan da vardır, kötü insan da. Bu sebepten körü körüne kafatasçılığı reddediyorum. Herkesi evrensel değerlere saygı göstermeye davet ediyorum.

Bir de tabii “Turkia” kelimesini doğru yorumlamak gerekir.

Bir kere, Araplar Arapça yazar, Yunanlılar da Yunan alfabesi kullanırlar, her ikisi de Latin alfabesi kullanmazlar. Dolayısıyla telaffuz aynı olsa da Yunanca veya Arapça “Turkia” kelimesinin latin harfleriyle yazılışını göremezsiniz. 

Kendi dillerinde “Turkia” diye yazan tek dil Baskçadır. İspanya’nın kuzeyinde yerleşik Baskların kökenlerinin de aslen bizim coğrafyamızdan, Kafkaslardan geldiği bilinmektedir (anneannem Çerkez kökenli olduğu için bu konuya ilgim var). Baskların dışında Latin kökenli birçok dilde Türkiye, “Turkia” diye okunur, sadece yazılışları biraz farklıdır. Örneğin İspanyolca “Turquia”, İtalyanca “Turchia” diye yazılır, ancak her ikisi de “Turkia” diye okunur. Yani telaffuz ediliş anlamında Araplar ve Yunanlılar gibi İtalyan ve İspanyollar da Turkia derler ancak farklı yazarlar, yazılışları bize hiçbir anlam ifade etmez. Ancak İspanyolca ve İtalyanca’da Latin alfabesi kullanıldığı için “Turquia” veya “Turchia” kelimelerinin “Turkia” diye okunduğunu hemen kavrayabilirsiniz.


3) Dünyayı anlayamamış yereller

Eleştirenler arasında “Turkia” yerine “Türkiye” kullanılsın diyenler büyük çoğunlukta. Bu da yerelliğin üzerine çok çıkamamış vatandaşlarımızın sayısının oldukça fazla olduğunu gösteriyor. İşin en üzücü kısmı da bu kişilerin kendi bildiklerinden başka bir yoruma kapalı olmaları, dolayısıyla dünya görüşü anlamında kendilerini geliştirememeleridir.

Öncelikle “Türkiye” kelimesi bizlerin hoşuna gitse de yabancılar için bir anlam ifade etmiyor. Ayrıca telaffuz edemiyorlar. Bir yabancının (özellikle ana dili İngilizce olan birinin) önüne Türkiye yazın ve okumasını söyleyin bakalım. Ben size olacakları söyleyeyim (çünkü daha evvel birçok yabancı arkadaşım üzerinde denedim). “Turkay, Törkay” gibi garip telaffuzlar ortaya çıkıyor.

İngilizce farklı bir dildir ve bu dilin temeline ve doğasına uygun bir kelime seçmek zorundasınızdır. “Ü” harfi İngilizcede yok (hem harf olarak yok hem de ü’yü ana dili İngilizce olanlar telaffuz edemiyorlar).

Bir de daha önce defalarca dillendirdiğim İngilizcenin bir kuralını tekrar yazacağım: İngilizcede -ia eki Türkçedeki -istan ekinin muadilidir. Yani bir ulusun veya etnik kökenin sonuna -ia getirdiğiniz zaman “onun ülkesi” tanımlamasını yaparsınız. Örnek vermek gerekirse Estonia, Eston’un ülkesi, Russia, Rus’un ülkesi anlamında kullanılır. Bütün dünyada bu böyledir.

Örnek verme anlamında cehaletin verdiği özgüvenle yapılan yorumlardan birini aşağıda (isimsiz) paylaşıyorum:



Bu yorumu yazan arkadaş hem yukarıda belirttiğim ırkçı grubuna giriyor hem de dünyayı anlayamamış yerel gruba giriyor. Ona şunu söylemek lazım: “Made in” ibaresi İngilizcedir. Dünya dili İngilizce olduğu için üretim etiketlerinde mutlaka “Made in” ibaresi bulabilirsiniz. İngilizce yazılan bir ibareye farklı dillerden kelimeler karıştıramazsınız. Yani “Made in Türkiye” yazmazsınız. “Türk Malı” yazarsınız. Ya da “Made in Deutschland” yazamazsınız “Hergesttelt in Deutschland” yazabilirsiniz.


Bu arkadaşın İngilizceyi tam olarak kavrayamadığını geçtim bir de yorumuna Yunan düşmanlığı da eklenmiş. Yukarıda yorumladığım gibi Yunanlılar kendi alfabelerinde yazarlar, “Turkia” diye Latin alfabesinde yazmazlar üstelik onlarca ülke gibi bize Turkia deseler ne olur? Yazık.

Bir de Yunanlılar kendilerine “Hellas” , Japonlar da “Nippon” derler. Bu tabirlerin hiçbirini İngilizce’de duyamazsınız. Anlatabildim mi?

Sonuç olarak tüm bu eleştirilerin ve yorumların bir karşılığı var. Yazdıklarımı Dünya Vatandaşı ve İngilizcesi iyi seviyede olanların, ön yargısız okuyanların ve dil bilimine değer verenlerin çok iyi anlayacaklarını ve destekleyeceklerini düşünüyorum. Bu anlamda "Turkia" kampanyama destek verenlere can-ı gönülden teşekkür ederim. Hep beraber tarih yazacağız. 


 

Desteklemeyenler de sorun değil. Yaşadığım süre boyunca ülkemizin İngilizce adının “Turkia” diye değişeceğine hep beraber tanıklık edeceğiz. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Bu davanın sönmüş olan fitilini ateşleyen ve sonuca götürecek ilk kampanyayı başlatan kişi olarak da bununla gurur duyacağım.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için