COP zirveleri iklim değişikliğiyle mücadelenin hakkını veriyor mu?

İklim değişikliğiyle mücadelemizde kritik bir döneme girdiğimiz şu yıllarda, hele ki dünya kayıtlı tarihinin gördüğü en sıcak yıl olarak kayda geçmiş 2023 yılının son dönenimde, Dubai’de 28’incisi düzenlenen COP zirvesinde fosil yakıt lobilerinin yüksek etkisi ve tüm süreçlere dahil olmaları ciddi eleştirilere neden oldu. İyisiyle kötüsüyle bir COP zirvesini daha sizler için değerlendireceğim.

İşim gereği COP zirvelerini yakından takip ederim. Bilmeyenler için hemen belirteyim; “Conference of the Parties”, yani “Taraflar Konferansı” anlamına gelen COP Zirvesi, Birleşmiş Milletler tarafından her yıl düzenlenen uluslararası bir iklim konferansıdır. Her yıl sonunda düzenlenen, bir yıl süren müzakerelerin somut hedeflere dönüştürüldüğü, üst düzey katılımlı bir buluşmadan bahsediyoruz. Hükümetlerin yanı sıra sivil toplum örgütleri ve iş dünyası da COP toplantılarına ve müzakerelere (belli sınırlamalar dâhilinde) katılabiliyor.

Hatta COP zirvelerinden söz etmişken, İskoçya’da düzenlenen 26. zirve için kaleme aldığım yazının linkini de hatırlatma amaçlı yeniden paylaşayım:

https://www.serhansuzer.com/tr/cop26-zirvesi-ve-gelecegimize-dair-dusundurdukleri

2023 tarihin en sıcak yılı!

Şimdilerde ise iklim krizinin etkilerini giderek daha fazla hissediyoruz. Arka arkaya en sıcak yılların kayıtlarının duyuruları gelmeye başladı. Ekosfer’in haberine göre AB Kopernik İklim Değişikliği Dairesi, 2023 yılının tarihin en sıcak yılı olarak kayda geçtiğini ve 2016’yı geride bıraktığını açıkladı.

En kötü haber ise 2023 ortalama sıcaklık değeri, 1850-1900 arasındaki sanayi öncesi dönemin ortalama sıcaklık değerinin 1,48 C üzerine çıktı. Dünyanın en sıcak yılı Türkiye’nin de içinde olduğu Avrupa kıtasını da derinden etkiledi.

● Avrupa’da 12 ayın 11’inde sıcaklıklar ortalamaların üzerinde seyretti ve Eylül ayı kayıtlara geçen en sıcak Eylül ayı oldu.

● Aşırı yağışlar tüm kıtada sel ve su baskınlarına neden oldu.

● Aralık 2022 – Ocak 2023 arasındaki kış mevsimi Avrupa’nın gördüğü en sıcak ikinci kış mevsimi oldu.

● Eylül 2023 – Kasım 2023 arasındaki sonbahar mevsimi de Avrupa’nın gördüğü en sıcak ikinci sonbahar oldu.

Ortam böyle cayır cayır yanarken ve iklim krizi derinleşirken, insanlığın sonunu getirebilecek bu soruna çözüm bulmak için organize edilen COP zirvelerinde neler olduğunu da analiz edelim. 28’incisi Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde organize edilen en son COP zirvesinde bulunmadığım için, şahsi fikrimi okuduğum iki güzel makale üzerinden aktaracağım. Bu makaleleri ve özetlerini sizlerle de paylaşmak isterim.

PV Tech makalesinin düşündürdükleri


Öncelikle bir güneş enerjisi yayını olan PV Tech’te çıkan makaleyi ele alalım. https://www.pv-tech.org/cop28-solar-industry-welcomes-final-outcome-but-says-text-leaves-too-many-backdoors-open-for-fossil-fuels/ linkinde okuyabileceğiniz bu makalenin özetini aşağıda paylaşıyorum:

Dünya liderleri Dubai'deki COP28 zirvesinde nihai bir karara vardılar ve yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarmak ve fosil yakıtlardan "uzaklaşmak" için küresel çaba çağrısında bulundular. Güneş enerjisi endüstrisi yeni yenilenebilir enerji hedefini memnuniyetle karşıladı, ancak Küresel Güneş Konseyi, fosil yakıtlarla ilgili özel kısmın, ülkelerin karbondan yeterince arınmaması yolunda "çok fazla arka kapı" bıraktığı konusunda uyardı.

Yani buradan anladığımız kadarıyla ana gelirlerini fosil yakıtlardan elde eden ülkeler yenilenebilir enerjiye geçişi kendi kontrollerinde gerçekleştirmek istiyorlar. Bir yandan yenilenebilir enerji hedeflerini yükseltirken diğer yanda da fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanılmaya devam etmesi avantajını bırakmak istemiyorlar.

İş modellerinin değişmesi şart

Oysa bloğumda defalarca belirttiğim gibi, iş modellerini ‘yenilenebilir enerjinin tek enerji kaynağı, fosil yakıtların da hammadde olarak kullanılması’ yönünde değiştirmeleri gerekiyor. Ancak ne yazık ki bunu hiç kimsenin yapma niyeti yok. Yenilenebilir enerjiye geçişi de kontrollü yaparak kolay kazandıkları gelirleri garanti almaya çalışıyorlar.

Tabii makalede COP 28’in iyi taraflarına da değiniliyor: Konseyin yaptığı açıklamada, "Birkaç yıl önce küresel bir yenilenebilir enerji hedefi düşünülemezdi" dendi. "Tarihsel olarak petrol ve doğalgaz ülkesi olan bir ülkede, nihai COP metninde üç kat hedefin yer alması, yenilenebilir enerji kaynaklarının devrede olduğunu ve fosil yakıtların devre dışı olduğunu gösteren açık bir sinyaldir."

Bu makaleye ek olarak Ekosfer’de de https://ekosfer.org/cop-28-muzakereler-iklim-degisikliginin-hizina-yetisemiyor/ linkinde okuyabileceğiniz, benzer nüansları ele alan bir yazıyla karşılaştım. Yukarıda belirtilen hususlara ek olarak Ekosfer’de yazılanları aşağıda özetliyorum:

Dubai’de ne oldu?

Gezegenin geleceğini güvence altına almaya çalışan COP 28 toplantısı, önceki konferanslar gibi büyük umutlarla başladı ve hayal kırıklığıyla sona erdi. Toplantı öncesi en büyük beklentilerden biri, iklim krizine yol açan petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtların kullanımının sonlandırılmasına dair net bir kararın çıkmasıydı. Paris Anlaşması’nın küresel yüzey sıcaklığını 1,5 derecenin; olmazsa 2 derecenin altında tutma hedefini gözden geçiren ve atılacak adımları belirleyen Küresel Durum Değerlendirmesi (Global Stocktake) metni, bu kararın yer almasını beklediğimiz belgeydi. Metinde sadece “fosil yakıtlardan uzaklaşma” çağrısı yapılabildi. 28 yıldır süren toplantılarda, fosil yakıtlardan vazgeçme konusunda daha somut bir adımın atılamaması, müzakerelerin ne kadar ağır ilerlediğini bir kez daha gösterdi.

Bilimsel veriler net bir şekilde fosil yakıtları kullanmaktan vazgeçmemiz gerektiğini söylüyor. Kyoto Protokolü başta olmak üzere, sera gazı emisyonlarının azaltılması konusunda alınan kararlar var ve bu emisyonların ana kaynağının fosil yakıtlar olduğu biliniyor. Ekosfer, 28’inci COP toplantısında tarih, yaptırım ve kesinlik içermeyen bir fosil yakıtlardan vazgeçme çağrısı içeren bu sonucu yetersiz buluyor.


Alınan resmi karalardan bazıları

COP 28’deki resmi görüşmelerde alınan diğer kararlardan bazıları da şöyle:

Etkisi azaltılmamış (karbon tutma ve gömme işleminden geçmemiş) kömür kullanımının kademeli olarak azaltılması çabalarının hızlandırılması.

2030’a kadar küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması ve enerji verimliliğindeki iyileştirmenin yıllık ortalamasının iki katına çıkarılması.

Sıfır ve düşük karbonlu yakıtların kullanımını 2050 ve öncesinde hayata geçirerek, küresel net sıfır emisyon hedefine ulaşma çabalarının hızlandırılması.

Bu kararların çoğunun Küresel Durum Değerlendirmesi metninde tavsiye niteliği taşıyan fiillerle yazıldığını hatırlatalım.

Hedefimizi hatırlayalım.


Bilimin ne yapmamız konusunda ne kadar net olduğunu rakamlarla da hatırlatalım. COP 28 başlamadan önce, Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin 14 Kasım 2023 tarihinde açıkladığı gibi, küresel sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar, 2019 seviyesinin yüzde 43 oranında aşağısına çekmemiz gerekiyor. Bunu yapmazsak, sıcaklık artışını 1,5 derecenin altında tutma şansımızı kaybedebiliriz. Önümüzde yedi yıl ve erişmesi zor bir hedef var. Teknik açıdan mümkün, ancak mevcut politik kararlar, başta kömür olmak üzere fosil yakıtlardan vazgeçilmesinin gecikmesi bizi bilimin işaret ettiği yoldan çıkarıyor.

Türkiye ne yapıyor?

Türkiye Paris Anlaşması’nı imzalarken açıkladığı Ulusal Katkı Beyanı’nı bir süre önce güncelledi ve 2030 hedefini kamuoyuyla paylaştı. Açıklanan hedefe göre Türkiye sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar 695 milyon tonun altında tutmayı hedefliyor. 2038 yılında ise emisyonların tepe noktasına ulaşmasını umuyor. 2021 yılında Türkiye’nin emisyonları, bir önceki yıla göre yüzde 7,7 oranında artışla 564,4 milyon tona ulaşmıştı.

Görüldüğü üzere Türkiye henüz emisyon azaltım hedefi vermedi, emisyonları 564 milyon tondan 695 milyon tonu geçmeyecek şekilde artırma hedefi açıkladı. Hedefi tutturmamız içinse önümüzdeki dokuz yıl içinde (veriler iki yıl geriden geliyor) emisyon artışını 130 milyon tonla sınırlamamız şart. Bu mümkün mü? Yaptığımız hesaplara göre, artış hızı yıllık yüzde 5 bile olsa Ulusal Katkı Beyanı’nda (NDC) verilen hedefe ulaşmak mümkün görünmüyor. 2030 yılında Türkiye’nin emisyonları 875 milyon tona (gidişat) ulaşıyor.

COP 28 toplantısına bu koşullarda katılan Türkiye, konferansta hedeflerini güncellemeye dair ipuçları vermedi. Türkiye’nin Kayıp ve Zarar Fonu ile Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanmak için girişimlerde bulunduğunu gördük. Türkiye’nin iklim görüşmelerindeki statüsü nedeniyle bu fonlardan faydalanması zor görünüyor, bu konuda uzun yıllardır süren ısrar da henüz bir sonuç vermedi.


COP zirvelerinin amacına ulaşması için ne yapmak gerekiyor?

Cop zirvelerinin amacına ulaşması için yenilenebilir enerjinin tek enerji kaynağı olarak kabul edilmesi ve fosil yakıtların da ham madde olarak kullanılmasını sağlamak gerekiyor. Burada amaç %100’e ulaşmaktır, yani enerji ihtiyacı için %100 yenilenebilir enerji, fosil yakıtların da komple ham madde için kullanılması ve geri dönüşüme girmeleri.

Buna göre her bir COP zirvesinde bununla ilgili giderek daha ağırlaşan taahhütlerin verilmesi ve 1 sene boyunca ne yapıldığının üzerinden geçilmesi gerekiyor. Bence Devlet iradeleri olursa enerji dönüşümünün %100’e ulaşması 2030 senesi itibariyle yapılabilir. Ancak ülkeler kendi dinamiklerine göre bu süreyi daha da geciktirebilirler. Ancak bana göre işleri düzeltmek için 2035’i geçmemeleri gerekiyor. Unutmayalım ki kaybedilen her sene gelecek nesillere katmerli ve ağırlaşan bir iklim krizi olarak yansıyor. O yüzden İngilizce tabiriyle “bu dönüşüme dünden başlamamız gerekiyordu” diye işin aciliyetini tekrar hatırlatmak isterim. COP zirvelerinin böyle bir havada geçmesi için de ne yapılması gerektiğini konusundaki görüşlerimi paylaşmak isterim:

  1. BM’de ABD, AB, Rusya ve Çin gibi ağırlığı bulunan ülkelerin petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıt ihracatçısı olan ülkelere daha fazla baskı oluşturması ve değişimi hızlandırmaları için talepte bulunmaları gerekiyor.
  2. COP zirvelerinin organizasyonunu zirvenin organize edileceği ülkenin İklim kriziyle mücadelesinde öne çıkan STK veya STK’lara vermeleri gerekiyor. İlgili devlet de bu işin içinde denetçi olarak yer alabilir.
  3. 28 yıldır yapılan zirvelerde mesafe katedildi ama bana göre bu mesafeler özellikle bazı senelerde bir arpa boyu bile değil. O yüzden yapılan her zirvede mutlaka minimumda hedefler belirleyip bu hedeflerin tutmasının sağlanması gerekiyor. Örneğin bir COP zirvesinin sonlarında bir sonraki COP zirvesi anons edilirken, bir sonraki COP zirvesindeki hedefler de anons edilebilir.
  4. Takdir edersiniz ki, BAE’de organize edilen COP’tan sonra zirvenin Azerbeycan’da organize edilmesi üzerine fosil yakıt lobileri ve buna destek veren ülkeler nezdinde ciddi eleştiriler geldi. Burada fosil yakıttan gelir elde eden Devletlerin ve özel sektörün COP zirveleri üzerindeki etkileri tekrar ciddi bir eleştiri konusu oldu. Bu konuya kısmen katılmakla beraber zirvelerin fosil yakıt ülkelerinde organize edilmesi beni çok rahatsız etmiyor. Çünkü bu ülkelerin de gündemin ne kadar sıcak olduğunu ve mutlaka değişmeleri gerektiğini birinci elden kendi ülkelerinde hissedip buna göre bir sonraki hamlelerini organize edebilirler. Yani bir başka deyişle bu fosil yakıt ülkelerini de mutlaka işin için çekmek gerekiyor. O açıdan bu zirveler onlara daha farklı bir perspektif sağlayabilir. Burada önemli olan kendi ülkelerinde organize edilen zirvelerde bile enerji dönüşümü konusunda ciddi talep ve baskı olduğunu deneyimlemeleri ve ona göre planlarını revize etmelerinin sağlamasıdır.

Tüm bu tavsiyelerden sonra karbon salınımını sıfırladığımız bir Dünya’yı önümüzdeki 10 sene içinde sağlama umudu taşıdığımı belirtmek isterim. Karbon nötr edeflerinin 2053, 2050 ve hatta 2040 yıllarından en geç 2035’e çekilmesi gerekiyor Bu arada Türkiye’nin koyduğu 2053 karbon nötr hedefinin de İstanbul’un fethiyle bağdaşltırılmasının mantığını da anlamadığımın altını çizmek isterim. Bu söylem bana çok saçma geliyor. Türkiye’nin özellikle bu hedefi ileri atmak yerine tam tersine geriye çekmesi gerekiyor. Devlet iradesi olsa karbon nötr hedefine bana göre Türkiye’de 5 sene içinde ulaşılır.

Bonus: SKD’nin (Sürdürülebilir Kalkınma Derneği) COP 28 değerlendirmesini de bu yazı vesilesiyle sizlerle paylaşmak isterim:

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için