Yaşam kalitesini artırmak için spor yapın

Sporun sağlığa faydası herkesin malumu olan bir gerçek. Ancak bu yalnızca tek boyutlu bir sebep sonuç ilişkisi değil. Daha kapsamlı bakıldığında, sporun yaşam kalitemize topyekûn bir katkısı olduğu görülebilir. Uzun yıllar sonra yeniden ilk gençliğimdeki formuma yaklaştığım şu dönemde, bunun altyapısını ve sporla ilgili kişisel saptamalarımı sizlerle paylaşmak istedim.

Geçen hafta Cape Town ile ilgili makalemi (http://www.serhansuzer.com/tr/cape-townla-aramdaki-maks-baglanti-sorunu link’inden ulaşabilirsiniz) yazarken aşağıdaki resmi görünce acı acı gülümsedim. “Hey gidi günler hey” diye geçirdim içimden.




 

Üniversite yıllarımdaki halimden eser kalmamıştı. Yoksa 30 yaş sonrası kalantor delikanlı formatına mı girmeye başlamıştım. Lise ve hatta ilkokul arkadaşlarımla buluştuğumda, bana tipimin değişmediğini söyledikleri halde aradaki farkı görebiliyordum. İşte size bir örnek. Üniversite yıllarında ‘spring break’te çıktığımız Jamaika tatilinde kadim dostum Nicolas ile havuz başında çekilen bir fotoğraf.




 

İki resim arasında büyük fark var değil mi? Bir yaştan sonra metabolizmanın da yavaşlamasıyla vücudun yokuş aşağı gittiğini düşünebilirsiniz. Şimdi sıkı durun. 

İşin aslı, Güney Afrika’ya gittiğim 2010-2012 seneleri arası ve bugünden geriye son iki yıl en sağlıksız olduğum dönemler oldu benim için. Hem kilo aldım, hem de vücudumun formu bozuldu. 

Çünkü Güney Afrika’ya gittiğimiz dönemde 2010 ile 2012 yılları arasında KFC ve Pizza Hut Türkiye restoranlarının bulunduğu Turkent A.Ş. firmasının CEO’luğunu yaptım. Yeniden yapılandırma sonucu gece gündüz çalıştığımız bir dönemdi. Oldukça yoğun tempoda ve stres altında çalışırken bir de sürekli kızarmış tavuk ve pizza denemelerini hesaba katın. Sonuç ortada. 
 

‘Heliski’ ve kayaların azizliği

Son iki senedir de geçirdiğim kayak kazası nedeniyle uzun süre spordan uzak kaldım. Ara ara yapabiliyordum ama çok sınırlı kaldı hep. Sol omzumun hem çıkmasına hem de kırılmasına sebep olan bu kadar ağır bir kaza hayatımda yaşamadım. 5 yaşından beri kayak yapan biri olarak sadece iki kere kaza geçirdim. İlki 2002 senesinde oldu. Sol omzumu kırdım. 2015 senesinin ocak ayında yaşadığım ikinci kazada ise yine sol omzum, bahsettiğim gibi, hem kırıldı hem çıktı. Her iki kazanın detaylarını ileride yazacağım. Bu yazımda başka bir konuya değinmek istiyorum. 

Şimdilik ikinci kazayı heliski (helikopter kayağı) yaparken geçirdiğimi söyleyebilirim. Esasında 3 günlük kayak seyahatinin son günü artık son inişleri yaparken ve son inişler olduğu için son süratle her türlü zıpırlığı yapıyorken, düştüğüm yerde omzumun bir kaya ucuna denk gelmesi neden oldu her şeye.

Aslında kafama gopro takmayı beceremediğim için kaydığımız yerleri kayda alamadım. Ama o bölge ve heliski konseptiyle ilgili bir fikir vermesi için Angel’ın çekilmiş bazı görüntülerini paylaşmak isterim. Böyle kayabilen kadınlara hayranım. İşte harika bir performans gösteren Angel Collinson’ın videosu:


 



Sonuç olarak kazayı geçirdiğimin ertesi günü beni komple sararak ve kolumu askıya alarak Türkiye’ye ulaşmamı sağladılar. Türkiye’de de ilk işim Florence Nightingale hastanesine gidip Azmi Hamzaoğlu’nun ekibinden omuz uzmanı Dr. Mustafa Faik Seçkin’e görünmek oldu. Omzumun çok ciddi darbe aldığını, profesyonel sporcu veya omzun çok kullanıldığı pilotluk gibi bir meslek sahibi olsaydım beni kesin ameliyata alacağını belirtti. Ancak durum böyle olmadığı için, biraz uzun sürse de fizik tedavi uygulamanın vücudumun dinamiğini bozmamak adına daha sağlıklı olacağını söyledi. Sonuçta, Ocak ayında geçirdiğim kazanın ardından Mart ayında fizik tedaviye Mari ve Arman Apelyan kardeşlerle başladım. Şu anda tam anlamıyla iyileşmeme çok az kaldığını söyleyebilirim. Ancak özellikle ilk sene oldukça zorlu geçti. Ayrıca sol omzumun büyük oranda iyileştiği bir dönemde, bu kez fazla kullanımdan dolayı hiçbir kaza geçirmeme rağmen sağ omzum sakatlandı. Şimdi ise sağ omzum tamamen iyileşti sayılır (fizyoterapide başlarda hala biraz kasılma oluyor), sol omzum da iyi olmak üzere. Bir tek abdüksiyon denilen bir harekette son bir açı kaldı, onu da yavaş yavaş hallediyoruz. İşte Mari’nin uyguladığı fizik tedavi seanslarından bir kare:




 

Sonuç olarak bu sene yazın sonuna doğru sağ omzumun tamamen iyileştiğini sol omzumda da fazla bir sorun kalmadığını hissettiğim bir dönemde hayatıma Adım Adım girdi. Kurucu başkanı olduğum Tider ilk defa Adım Adım sistemine kabul olmuştu ve adı çok duyulmamış olan derneğimizle Bağcılar’daki Destek Marketi açabilmek için iyi bir çıkış yakalamamız gerekiyordu. Biz de aşağıdaki video ile kampanyamızı başlattık. 

 



Sonrasında çok aktif bir kampanya dönemimiz geçti. Kampanyaya destek için sosyal medyada birçok paylaşımda bulundum ve kendi blog’umda yazılar yazdım. İşte bu yazıların bazıları:
 

http://www.serhansuzer.com/tr/adimgibibiliyorum-degistirebiliriz-cogalabiliriz

http://www.serhansuzer.com/tr/kosudan-otesi

http://www.serhansuzer.com/tr/uc-yaraya-bir-merhem-destek-projesi-1

http://www.serhansuzer.com/tr/uc-yaraya-bir-merhem-destek-projesi-2

http://www.serhansuzer.com/tr/uc-yaraya-bir-merhem-destek-projesi-3

http://www.serhansuzer.com/tr/on-binlerce-kisiye-destek-icin-el-ele

http://www.serhansuzer.com/tr/istanbul-maratonundan-renkli-izlenimler

Bu kampanya sonucunda 154 kişi koşucu olarak Adım Adım’da profil oluşturdu. 96 koşucu gerçekten kampanya yürütüp, bağış topladı. 96 koşucu, 1.171 kişiye ulaşıp 119.538 TL bağış topladı. Kampanyamıza destek veren herkese buradan bir kez daha can-ı gönülden teşekkür etmek istiyorum.


Kasın hafızası ve baklavalar

Bizim açımızdan oldukça başarılı bir kampanya idi. Şahsım adına konuşmak gerekirse Adım Adım kampanyasının finansal başarısını bir kenara koyacak olursak, bu vesileyle ciddi spor yapmaya başladım. ‘Kasın hafızası var’ derlerdi inanmazdım. Hakikaten kaslarım çok çabuk reaksiyon gösterdi ve hızlı bir şekilde fazlalıkları attım. Enis Hoca’nın da desteğiyle birlikte düzenli çalışmamın hemen sonuçlarını görmeye başladım. 3 ayda 10 kilo verdim, vücudum üniversite çağındaki en fit durumuma yaklaştı. Daha spesifik olmak gerekirse, karın kası olarak adlandırdığımız baklavalara hayatımda bir tek üniversite döneminde sahip oldum. Şu anda da aradan uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen o döneme en yakın vaziyete geldim. Yani şu anda karın kasları şöbiyet kıvamında, yaza baklavalar hazır olacak diyebilirim ☺

Bu vesileyle bana ve ikiz kardeşime küçük yaştan itibaren sporu sevdiren halamın eşi Turgut Gülez’i de anmak istiyorum. Bize az emeği geçmedi. Kendisini maalesef yıllar önce kaybettik. Allah rahmet eylesin. Başarılı profesyonel futbolculuk kariyerini milli takıma yükselerek taçlandırmış ve halamla evlendikten kısa bir süre sonra futbolu bırakmıştır. Selanik göçmeni bir ailenin Niğde’ye yerleşmesiyle de onun hayat hikayesi başlamıştır. Onunla ilgili de daha sonra bir yazı yazacağım. Şimdilik nurlar içinde yatsın diyorum.

 

Bu resimde de ayakta duran eli omzumdaki kişi, Turgut Amcadır. Biz onu amca gibi severdik. O yüzden ona Turgut Amca derdik.

 

Not: Bu yazıyı kaleme aldıktan sonra Onedio’da “Bilim Açıklıyor: Uzun Koşulardan Sonra Gelen Keyif Hissi ve Zihin Açılmasının Nedeni Ne?” başlıklı bir yazıyla karşılaştım. Paylaşmak isterim: https://onedio.com/haber/bilim-acikliyor-uzun-kosulardan-sonra-gelen-keyif-hissi-ve-zihin-acilmasinin-nedeni-ne--741703

İşte spor yaparken ve iyilik peşinden koşarken çekilen bazı fotoğraflar:



 

 

 

 

Şaka bir yana size esas anlatmak istediğim meseleye gelelim. Spor insan hayatı için çok önemlidir. Sporun faydaları hakkındaki kişisel saptamalarımı sizlerle paylaşmak istiyorum:
 

  1. Kilo vermek: Bu sene eylül ayının ilk günlerinde başladığım ciddi antrenmanlar sonucunda 3 ayda 83 kilodan 73 kiloya düştüm. Düzenli spor yaparak siz de ideal kilonuza kavuşabilirsiniz. Sonuçta kilo vermeyi çok karmaşık bir hale sokmaya gerek yok. Vücuda ne giriyor, yani ne kadar yemek yiyorsunuz ve vücuttan ne çıkıyor, yani ne kadar hareket ediyorsunuz veya spor yapıyorsunuz? Bu kadar basit.

  2. Yemek yeme özgürlüğü: Bu hesaptan yola çıkarak spor yapmanın aynı zamanda yemek yeme özgürlüğü olduğunu söyleyebiliriz. Ben 3 ayda 10 kilo verirken özel bir diyet uygulamadım. Bir tek iş yerimde haftada birkaç defa, zaman kaybetmemek adına Kanada usulü öğle yemeği yedim. Yani öğlen menüm salata veya sandviç ile çorba idi. Bunun dışında bırakın yediğime dikkat etmeyi tam tersine daha fazla yemek yemeye başladım. Sağlam spor yaparsanız, istediğinizi yeme özgürlüğüne sahip olursunuz. 

  3. Metabolizmanın hızlanması: Spor yapmak ocağın ateşini yakmak gibidir. Spor, vücuttaki bütün fonksiyonları harekete geçirir. Sindirim sisteminiz bile daha iyi çalışır.

  4. Deşarj olmak: Şahsen iki şey beni deşarj ediyor. Biri spor diğeri de yazı yazmak. Spor yaptıktan sonra hiçbir stresim kalmıyor, bana ciddi bir hafiflik hissi geliyor.

  5. Mutlu olmak (endorfin salgılanması): Stresten arınmanın dışında bir de sporla birlikte vücut endorfin (mutluluk hormonu) salgılıyor. Bu da tabii hemen sizin ruh halinize pozitif anlamda yansıyor. Yaşadıklarına olumlu yaklaşan biri de hem özel hayatında daha mutlu; hem de iş hayatında daha verimli oluyor.

  6. Vücut postürünün değişmesi: Uzun seneler boyunca vücut duruşum hep öne doğru eğik gibiydi. Dik durmamayı alışkanlık haline getirmiştim. Şimdi postürüm çok düzeldi. Karın ve sırt kaslarımın güçlenmesiyle birlikte ister istemez dik durmaya başladım.

  7. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur: Çok sevdiğim deyimlerden biridir. Hakikaten doğrudur. Vücudu sağlam ve sağlıklı birinin kafası daha iyi çalışır. Sürekli sağlık sorunlarıyla uğraşan biri ister istemez konsantrasyon kaybı yaşar. Kafası daha iyi çalışan biri ise iş hayatında daha başarılı olur.

  8. Sosyalleşmenin artması: Enteresan bir şekilde gerek Adım Adım grubunun içinde gerekse Nişantaşı’nda gittiğim diğer spor salonunda güzel arkadaşlıklar kurmaya başladım. Sporu yaşam şekli olarak benimsemiş insanlardan zarar gelmediği gibi tam tersine sizin hayatınızda olmaları hayatınızı olumlu etkiliyor.

  9. Hastalıklara karşı direncin artması: Geçen kış çok hastalanmıştım. Bu kış ise etrafımda çok grip/nezle olmuş kişi olmasına rağmen Allah’a şükür bir hastalık geçirmedim. Bunun en büyük sebebi hastalıkla mücadele etmenin yeni bir yolunu keşfetmiş olmam. O da spor. Kendimi ne zaman hastalanacakmış gibi hissetsem (ki bu kış 3-4 kez oldu), hemen ekstra spor yapıyorum. Ciddi ter atınca vücuttaki zararlı toksinlerin büyük bölümünden arınmış oluyorum, duşumu alınca kuş gibi hissediyorum ve ertesi gün sağlıklı bir şekilde yataktan kalkıyorum. Size de bu yöntemi tavsiye ederim.

Sözün özü sporu hayatınızın bir parçası yapın ki yaşam kaliteniz artsın, başarılı ve mutlu olun!

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için