‘Global kaynama’dan çıkıp nasıl normale dönebiliriz?

Geçen yazımda insanlık tarihinin en sıcak yazını geçirdiğimizi ve bu sıcaklığın daha da artacak olmasından dolayı BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in “Küresel Kaynama dönemine girdik” beyanını ele almıştım. Bu yazımda bu global kaynama döneminden nasıl çıkabileceğimizi ve mevsim normallerine nasıl dönebileceğimizi kaleme alacağım.

Bu aslında çok uzun ve detaylı kaleme alınması gereken bir yazı. Geçmişte bu konuyu defalarca ele aldım. Bu yazımda rahat okunabilmesi için daha özet şekilde yazacağım. Öncelikle geçen yazıyı okumadıysanız https://www.serhansuzer.com/tr/sicak-cok-sicak-daha-da-sicak-olacak linkinden okumanızı tavsiye ederim. Bu yazımda global kaynama dönemiyle ilgili tespitlerde bulunmuştum. Sizinle hemen geçtiğimiz haziran ve temmuz aylarının en sıcak aylar olarak kaydedildiğine dair haberleri de kısaca paylaşayım, böylece bilginizi tekrar tazelemiş olalım:

Haziran 2023:

Ekosfer’de “Dünyanın en sıcak haziran ayı” başlığıyla çıkmış haberi paylaşıyorum:

https://www.instagram.com/p/CujJ5CvA8IC/?igshid=MTc4MmM1YmI2Ng%3D%3D

Haberin spotu: Dünyanın en sıcak haziran ayını geride bıraktık. Kopernik İklim Değişikliği Hizmetleri'nin verilerine göre 2023 Haziran ayı yüzey hava sıcaklığı, 1991-2020 yılları ortalamasının yarım derece üzerindeydi. Tarihteki en sıcak haziran ayları hep son yıllarda yaşanıyor, bir önceki rekor da 2019 yılına aitti. Bu rekorların yakın zamanda sürekli kırılması, Dünya’nın giderek ısındığının somut bir göstergesi.

Temmuz 2023:

Popular Science Türkiye’de “Temmuz ayı 120.000 yılın en sıcak ayı olabilir” başlığıyla çıkmış haberi paylaşıyorum:

https://www.instagram.com/p/CvsduJhNo-L/?igshid=MTc4MmM1YmI2Ng%3D%3D

Haberin spotu: Bilim insanlarının yaptığı hesaplamalar 2023 Temmuz ayının kayıtlardaki en sıcak ay olacağını gösterirken, insanlığın geçirdiği en sıcak ay muhtemelen yine 2023 Temmuz'u olacak. Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Avrupa Birliğinin Kopernik İklim Değişimi Hizmeti, iki hafta önce Temmuz ayındaki sıcaklığın rekor kırmanın ötesine geçtiğini duyurdu.

Bu gibi kayıtlarda tüm dünya çapındaki ortalama hava sıcaklıkları takip ediliyor. BM'nin raporuna göre Temmuz ayının ilk 23 günündeki sıcaklık, Temmuz 2019'da kırılan 16,63 °C'lik rekoru geride bırakarak ortalama 16,95 °C olmuş. Bu kayıtlara ait veriler 1940'a dek uzanıyor ancak pek çok bilim insanı, son okunan değerlerin neredeyse kesin olarak son 120.000 yıldaki en sıcak değerler olduğu görüşünde. Mercan kayalıklarından, denizin derinliklerindeki tortul çekirdeklerinden ve ağaç halkalarından toplanan verilere dayanan bu değerler, geçmişteki iklimlere yönelik bir tablo çiziyor.

Bir de iklim değişikliğini tersine çevirmek için yapılması gerekenleri ilk olarak 2012 senesinde kaleme almıştım. Bu yazıyı da okumanızı tavsiye ederim: https://www.serhansuzer.com/tr/insanoglu-dogadaki-dengeyi-yeniden-nasil-saglayip-gelecegini-teminat-altina-alabilir. Bu yazıdaki 12 maddeyi hemen kısa kısa hatırlayalım. Bu maddelere gerekli gördüğüm yerde bazı eklemeler yapıp sonrasında ek maddelerimi sıralayacağım:

1) Kapitalist sisteme ayarlamaların yapılması

Sadece tüketim üzerine kurulu bir kapitalist sistem; artan nüfus ve yeryüzündeki sınırlı kaynaklar düşünülürse dünyamızdaki iklim değişikliğini körükleyen en temel sebep diyebiliriz. Halihazırdaki kapitalist sistemin değiştirilmesi ve sürdürülebilir bir yaşam için modifiye edilmesi gerekiyor. Bunun detaylarını ileride yazacağım.

2) Enerji ihtiyacının %100 yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması

Bu konu tartışmaya kapalı. 11 sene önce yazmıştım. 20 küsur senedir bunun böyle olması gerektiğini söylüyorum. Dünyanın tüm enerji ihtiyacının yenilenebilir enerjiden karşılanması gerekir. Buradaki tek problem ülkelerin sorumluluk almaktan kaçmaları ve 2050 gibi çok uzak hedefler koymaları. Bu hedefleri 2030 veya öncesine çekmeleri gerekiyor. Politikacılar her zamanki gibi sorumluluktan ve iş yükünden kaçıyorlar. Kimilerinin de aklı almıyor, vizyonları sınırlı. 

3) Enerji verimliliği

İdeal model belli. Enerji tüketimimizi enerji verimliliğiyle (teknoloji ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek) optimum seviyelere çekip, asgariye düşürülmüş ihtiyacı da yenilenebilir enerjiyle karşılamamız gerekiyor.

4) Fosil yakıtların hammadde olarak kullanılması

Fosil yakıtları enerji kaynağı olarak kullanmayı bir an önce bırakmamız gerekiyor. Model basit ve belki de fosil yakıt kaynağı olanlar için daha kârlı. Petrolün petro-kimya sektöründe (plastik vb. ürünler üretilecek. Bu plastik tek kullanımlık plastik değil, sürekli geri dönüştürülüp tekrar tekrar kullanılacak plastik), doğal gazın da gübre veya hidrojen/karbon üretiminde kullanılması gerekiyor.

2012’deki yazıma bu eklemeyi yapacağım çünkü teknoloji ve benim bilgi dağarcığım gelişiyor: Bu yeni bir teknoloji. Doğalgazdan hidrojen üretilip hidrojenin enerji kaynağı olarak (baz yükü sağlıyor) kullanılması (yakıldığında su buharı çıkıyor), karbonun da ihtiyaç duyulan sektörlerde (gazlı içecek sektörü gibi) hammadde olarak kullanılması gerekiyor. Bir başka değişle doğalgazı yakıp karbon salınımını artırmak yerine, onu ayrıştırıp karbon salınımı sıfır olan enerji kaynağı hidrojen elde etmek ve karbonu da ayrıca hammadde olarak kullanmak mümkün.

5) Şehir planlaması ve yapıların tümüyle değiştirilmesi

Şehir planlaması ve yapıların tamamen sürdürülebilir bir şekilde tasarlanması ve inşa edilmesi mümkün. Kendi kendine yeten net sıfır (hatta net eksi) binalarla ilgili konuşmanın ötesinde ileride aksiyon almayı planlıyorum. Sonuçları hepimiz göreceğiz.

6) Kullanılan araçların sadece solar elektrikli araç formatına getirilmesi

Bu maddeye de bir ekleme yapmak istiyorum. Yakın gelecekte arabalar, minibüsler, trenler gibi enerji ihtiyacı nispeten az olan küçük ve orta boyuttaki araçlar solar elektrikli olacak (yani elektrikli olmanın ötesinde araçların üzerinde güneş hücresi olacak). Otobüsler, tırlar, gemiler ve uçaklar gibi ağır vasıtalar da hidrojenli / solar elektrikli olacak. Hidrojen bir depolama unsuru olarak ele alınarak, enerji ihtiyacı ve dolayısıyla depolama ihtiyacı yüksek olan ağır vasıtalar bataryaya ek olarak hidrojenli de olacak. İhtiyaç duyulduğunda hidrojen deposundaki hidrojen yakıt hücresi vasıtasıyla yakılıp tekrar elektriğe dönüştürülecek ve ihtiyaç karşılanacak.

7) Çevre bilinci eğitimi

Ana okuldan doktora öğrencilerine kadar herkesin çevre bilinci eğitimi almasının ötesinde bence her yaştan herkese çevre bilinci eğitimi vermek gerekiyor. Bu eğitimin de belli aralıklarla tekrarlanması şart.

8) Kullanılan her şeyin doğal döngüye katılması ve sürdürülebilir hale getirilmesi

Üretilen her şeyin doğal döngüye çevrilmesi kafasıyla yapılması gerektiğini insanlara öğretmek, bunun için de gerekli teknolojileri kullanıma sunmak gerekiyor. Örnek vereyim: Organik atıklarımızın nasıl değerlendirileceğine dair teknolojilerin, tıpkı buzdolabı gibi her evde yer alması gerekiyor. İnsanların organik atıklarını dönüştürmeye başlamaları sağlanmalıdır. 

9) Nüfus artışının önce durdurulması sonra kademeli olarak azaltılması

Bu söylemimin de arkasındayım. Yıllardım dillendirdiğim konu artık daha fazla konuşulur oldu. 2 Ağustos tarihinde Ekosfer’in Instagram sayfasında denk geldiğim “1,7 Dünya Tüketiyoruz” başlıklı bir haberle örneklendireyim:

Bugün Dünya Limit Aşım günü. 2 Ağustos itibarıyla dünyanın 1 yıl boyunca tüketmemiz için bize sunduğu kaynakları tükettik. Dünyanın, yılın geri kalanında tükettiğimiz doğal varlıkları yenileme şansı olmayacak. Tüketimi azaltmak, gezegeni korumak zorundayız.

Dünyanın bir yıl içinde tüketilen doğal varlıkları yenileme kapasitesi belli. Biz ise sanki 1,75 Dünya varmış gibi yaşıyoruz. Küresel Ayak İzi Ağı'nın (Global Footprint Network) verilerine göre bugünden itibaren gelecekten ödünç alarak yaşıyoruz (Bkz: https://www.instagram.com/p/CvcO-MHrxi5/?img_index=1).

Tüm bu söylemlerime bir ekleme daha yapmak istiyorum. Nüfus artışı durdurulamazsa diğer gezegenlere göç etmenin önünün açılması lazım. Mars’tan başlayarak bir an önce insanlığı diğer gezegenlere göç ettirecek projelerin oluşturulması ve teşvik edilmesi gerekiyor.

10) Kağıt kullanımının olabildiğince azaltılması ve plantasyonun artırılması

Her şeyin dijitalleşeceğini yıllardır söylüyorum. Hatta kağıt para da ortadan kalkacak. Bu söylemim doğrultusundaki somut bir adım olarak Türkiye’nin ilk fintech firmalarından biri olan Moka’yı kurdum. 2021 senesinde İş Bankası’na satıp başarılı bir çıkış yaptım. Kağıt paralar dâhil kağıdın her türlüsü ortadan kalkacak, her şey dijital olacak, burası kesin. Buna ek olarak karbonun atmosferden emilmesi için ağaç ve farklı bitkilerin dikilmesi gerektiğinin de altını çiziyorum. Öyle böyle ağaç veya bitki dikilmesinden bahsetmiyorum. Belli büyüklükte olan coğrafyalara milyarlarca ağaç ve farklı türde bitkilerin dikilmesinden söz ediyorum. Ancak bu şekilde karbon salınımını hızlı bir şekilde normal seviyelere çekebiliriz.

Tüm bu söylemlere bir eklemem daha var. O da ağaç gibi karbon çeken yeni teknolojiler baş gösterdi. Bu özel ekipmanlarla karbonu çekip karbonu yine belli başlı sektörler için hammadde olarak kullanmamız gerekiyor.

11) Evrenin keşfi ve uzayın nimetlerinden faydalanılması

Belli bir dönem sonra tüm dünyanın koca bir maden sahası olarak kullanılması duracak. Dünyamızı delik deşik etmek yerine uzaydaki cevherlere yönleneceğiz. Bu konuda ilklere imza atan ve teknolojiyi elinde barındıranlar ciddi zenginliğe kavuşacaklar.

12) ARGE çalışmalarına kamu ve özel sektörden tam destek

Teknolojinin önemi aşikâr. ARGE çalışmaları sadece Devlet kurumları değil tüm özel sektör hatta sivil toplum kuruluşlarında ele alınacak, tüm insanlık yaptığı işleri geliştirmek için toplu bir çaba içine girecek. Hatta dünya çapında farklı sektörlerde takım oyunu oynanacak.

Bu 12 maddenin içine yaptığım bazı eklemelerin yanı sıra 3 madde daha eklemek istiyorum:

13) Ozon tabakası gibi dünyaya koruma kalkanı sağlayacak bir tabakanın oluşturulması

Güneş ışımasının etkisinin artarak devam edeceği varsayılırsa, buradaki en kâbus senaryo hâlihazırda küresel ısınmanın etkisiyle karada bulunan suların buharlaşmasına ek olarak, denizin buharlaşmaya başlaması ve atmosfere kaçan bu buharın bir kaçak olduğu takdirde uzaya sızmasıdır. Mars’ta da zamanında su olduğu ve bu şekilde gezegenin kuruduğu varsayılırsa dünyamızı korumaya alacak o kalkanın mutlaka oluşturulması için tüm ülkelerin beraber çalışmaya başlaması gerekir. Bu koruma kalkanının ilk görevi; global kaynama dönemini başlatan, etkisini giderek artıran güneş ışımasını kontrol etmemizi hatta ondan enerji elde etmemizi sağlayacak bir mekanizma oluşturması şeklinde düşünülebilir.

14) Virüs, bakteri ve mantarların icabına bakılması

Havalar ısınıp buzullar eridikçe yeni virüslerle, bakterilerle ve mantarlarla karşılaşmamız işten bile değil. Böyle bir kâbus senaryosunu engellemek için virüs, bakteri ve mantarları gerekirse yok edebilmemiz hatta kökünü kurutabilmemiz için gerekli bilimsel çalışmaların bir an önce başlatılması gerekiyor. Şu anda bir sürü çalışma birçok farklı ülkede yapılıyor ancak bunlar hem nitelik hem de nicelik olarak kesinlikle yeterli değil. Yani şu andaki durumda bile virüslere, bakterilere (antibiyotiklere karşı güçleniyorlar) ve mantarlara karşı savaşı kaybediyoruz. İleride çok daha beterleri ortaya çıkarsa yanarız, bu durum insanlığın varoluşunu bile tehdit edebilir. Şimdi bu maddenin iklim değişikliğiyle ne alakası olduğunu sorgulayacak okuyucularım olacaktır. Onlara da virüs, bakteri ve mantarların bir sebep değil sonuç olduğunu hatırlatmak isterim. Dolayısıyla iklim değişikliği olduğu zaman sadece sebepleriyle değil sonuçlarıyla da mücadele etmemiz gerekecek. Önlemlerini şimdiden almamız lazım.

15) Denizlerimizdeki (okyanuslar dâhil) anormalleşmelerin önüne geçilmesi

İklim değişikliği sebebiyle sürekli ısınan, yükselen ve oksijen seviyesi düşen denizlerimize özel çalışmaların yapılması gerekiyor. Buzulların erimesini nasıl durdururuz, denizlerdeki kirlenmenin ve ısınmanın önüne nasıl geçeriz, denizlerdeki oksijen seviyesini nasıl yükseltiriz, bunları düşünüp gerekenleri teker teker hayata geçirmemiz lazım. Neler yapılabileceğine örnek vereyim: Denizi ısıtan nükleer santrallerin ve kirleten endüstrilerin kapatılmasından başlayabiliriz.

Tabii bu 15 maddeye de eklenecek birçok madde olacaktır. Zamanla bu güncellemeleri yapacağım. Burada yazdıklarımın hiç vakit kaybetmeden gerçekleştirilmeye başlanması için ilgili tüm kurum, kuruluş ve yetkilileri (buna özel sektör ve STK'lar da dahil) aksiyona davet ediyorum.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için